Görmek niyetle olur

Saliha Erdim 2024-02-12

Görmek niyetle olur

Bakmak ayrı görmek ayrıdır. Bir şeye bakarız fakat zihnimiz başka şeyle meşgul olduğunda gözlerimizin gördüğünü beyin algılamaz çünkü beynimiz başka bir yere odaklanmış, zihin başka şeyi gözünde canlandırmıştır. Fevkalâde bir hal olup ani olaylar olduğunda, zihin odaklandığı yerden ayrılıp an’a döner fakat her zaman bu alarm durumu olmadığından, niyete uygun görme söz konusu olur.

Neler görmemizi engeller

Önceden bizi üzen bir hadise yaşanmışsa ve o kişi ile ilgili zihnimizde oluşmuş olumsuz bir kanaat varsa, bu kanaat bizi yönetir ve ona uygun bir algı ile hareket ederiz, algımız değişmeden objektif görebilme şansımız da az olur. Duyduklarımız bizi etkiler. Hele de güvendiğimiz ve itibar ettiğimiz birilerinden duymuşsak, bu bizi daha çok bağlar. Birkaç yerden üst üste aynı kişi ya da konu üzerinde olumsuz değerlendirmeler duymuşsak, kaynağını araştırmadan her duyduğuna inanan birisi isek, hemen bizi etkiler ve o söylenilen şekilde düşünmeye başlarız ki bu da gözümüze perde gelmesi demektir. Kimseye güvenmemek ve her şeyden şüphe etmek gibi zihinsel bir alışkanlığımız varsa, zaten karşımızdaki ağzıyla kuş tutsa biz onu gerçek haliyle göremeyiz kendi bildiğimiz şekliyle algılamaya devam ederiz. İnsanı yanıltacak pek çok zihin çeldiriciler vardır. Hepimiz niyetimiz halis bile olsa yanılırız. Bunu bilerek niyetimizi doğru tutmaya ve işin doğrusunun ne olduğunu anlamaya odaklanmışsak, seçici algımız hemen devreye girer niyetimizin istediğini bize gösterir. Önemli olan şey, bizim neyi aradığımızdır. 

Gözlerin perdesi hakikati aradığımızda kalkar

Doğru düşünmek, doğru yaşamanın vazgeçilmez şartıdır. Bunun ön şartı da zihnimizde bizi hareket ettiren bilginin doğru bir kaynaktan olmasıdır. Beş duyu organımızın yanılabileceği aşikârdır. Allah’tan (c.c) başka kimse niyeti bilemez, göremez. Doğru davranıyoruz diye yanlış davranabiliriz. Zihnimizde bizi hareket ettiren inanç ve düşünceyi de sadece Allah (c.c) bilir. Sonucu öngörmediğimiz şekilde olsa bile, niyeti kişiyi tekrar harekete geçirir ve telâfiye gayret ettirir. Biz ne aradığımıza göre görürüz.

Alışılmış kalıplarla değil, her an değişen insan gerçeğine göre hareket edelim

“Çocuk dediğin şöyle olur”, “Erkek/kadın dediğin öyle olmaz”, “Ben onu yapamam”, “O iş mutlaka şöyle olmalı”, “O vaktiyle şöyle yapmıştı” gibi, zihnimizde yargıya dönüşmüş ve bizi yöneten düşüncelerimiz, insan gerçekliğinden bağımsız olarak bizi yönetmeye devam ederse, pek çok iyi insan ilişkilerini ve yaşayacağımız iyi zamanları kaçırmış oluruz. İnsan her an yeniden ve yine yeniden değişir, değiştikçe baktığı ve gördüğü yer de değişir. O eski sözü söyleyen, o eski davranışı yapan insan yeni şeyler öğrenmiş ve değişmiş olgunlaşmış olabilir. Biz sanki hiç değişmemiş gibi eski hatasına ve sözüne göre davrandıkça, onun yeniden aynı hataya düşmesine zemin hazırlıyor ve eskiyi unutarak ders almış bir şekilde yeni bir sayfa açmasına müsaade etmiyoruz demektir. Bu insana karşı yapılmış en büyük haksızlıklardandır. İnsanın kendisine inanıldığını ve güvenildiğini bilmeye ihtiyacı vardır. Hatalardan vazgeçtikten sonra bu güven tekrar hissettirilmeli. Bu karşımızdakinin hakkı, bizim ise görevimizdir.

Anahtar Kelimeler :

Paylaş


Yorum Sayısı : 0